Tarih: 17.02.2023 13:04

Kamil Ayvaz “İSRÂ VE MİRÂÇ”

Facebook Twitter Linked-in

Ayvaz tarafından yapılan bilgilendirme de şu ifadeler yer aldı; “İsrâ kelimesi sözlükte gece yürüyüşü demektir. Miraç ise, yükseğe çıkma aracı, merdiven, asansör demektir. Sözlük anlamları bu olan İsra ve Miraç hadisesi, Peygamberimizin üstün makamlara yükselişi ve Allah’ın Yüce katına çıkarılışı olayıdır. Hz. Peygamberin gecenin bir bölümünde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürülmesine "İsrâ", buradan da yüce makamlara yükselmesine, Allah’ın katına çıkarılmasına ise "Miraç" denir. Cenab-ı Hakk’a yakınlığın en üstün derecesi olan miraç, beşer anlayışı çizgisinin ötesinde olan akıllara durgunluk veren bir olaydır. Bu muazzam olayı fizik kanunları ile açıklamak mümkün değildir. Bu sırlı olay kameri takvime göre, Recep ayının yirmi altısını yirmi yedisine bağlayan gece meydana gelmiştir ki, bu geceye Miraç Gecesi denilmektedir. 

Öncelikle büyük bir hüzün, mahzun ve gönül yorgunluğuyla idrak ettiğimiz bu mübarek gecede tüm deprem şehitlerimize yüce Rabbimden rahmet, yaralı kardeslerimize acil şifalar, depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum.  Yardım, şifa ve rahmet yakarışlarımızla gönüllerimizi açacağımız bu gecede rabbim bizleri huzurundan boş çevirmesin.

Söz konusu miraç hadisesi hicretten bir buçuk yıl kadar önce bir gece vakti, büyük meleklerden Cebrail (a.s) Hz. Muhammed’i (sav) mahiyetini bilemediğimiz "Burak” ismi verilen manevî binitle Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alıp Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürdü. Bu durum Kur’an-ı Kerim’in İsra suresinin ilk ayetinde şöyle anlatılmaktadır: "Kulu Muhammedi bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.”

Mescid-i Aksa’dan sonraki Miraç yolculuğu hakkında bilgilerimiz Peygamberimizin hadisi şeriflerine dayanmaktadır: Bu konudaki hadislerde bu olay şöyle anlatılmaktadır: Hz. Muhammed (s.a.s.) Cebrail’in refakatinde, hiçbir insana nasip olmayacak bir şekilde, zaman ve mekan mefhumlarını aşarak göklere yükseltilmiş, pek çok manevi makam ve mevkiler kendilerine gösterilmiş, varlık ufuklarının üzerine çıkarılarak Yüce Allah’ın huzuruna varmıştır. Bu olay hadislerde uzunca anlatılmaktadır.

Bu makamda Peygamberimize üç ilahi ihsanda bulunulduğu hadis-i şeriflerde belirtilmektedir. Bunlar:

a) Beş vakit namaz. (Bu sebeple namaza mü’minin miracı denmiştir.)

b) Allah’a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi.

c) Bakara suresinin sonundaki üç ayet.

Miracın Yankıları

Peygamberimiz evine döner dönmez, gece olup bitenleri ailesine ve arkadaşlarına anlattı. Her söylediğinin gerçek olduğunda şüphe olmayan Peygamberimize ailesi ve arkadaşları yürekten inanmışlardı. Mekkelilerin bir kısmı bu olayı duyar duymaz şaşkına dönmüşler; bir gecede bu kadar uzaklara gidip gelinebilir mi? Bu kısa zamanda bu yerler gezilir mi? demişlerdi. Çünkü onlar Miraçtaki üstün gerçekleri kavrayacak seviyede değillerdi. Bu sebepten Miraç olayı kendilerine anlatılınca inanmadılar. Kervanların bir ayda gidip bir ayda geldiği mesafeye Muhammed nasıl olur da bir gecede gidip gelebilir, diyorlardı. Her şeyi maddi ölçülere göre değerlendiriyorlardı. Halbuki Hz. Muhammed onların kullandıkları vasıtaları kullanmış değildi. O, şimşek hızındaki, Burak denilen manevi bir binite binmiş ve bununla yolculuk yapmıştı. Bu olay karşısında şaşkına dönmüşlerdi. Bu olayı Hz. Ebu Bekir’e anlattılar. Hz. Ebu Bekir onlara:

-Muhammed’in doğru söylediğine inanıyorum, dedi.

-Demek Muhammed’in bir gecede Mescid-i Aksa’ya gidip döndüğünü tasdik ediyorsun?

-Evet tasdik ediyorum, değil bunu, bundan daha ötesine, meleklerin gökten haber getirdiklerine de inanmışımdır, dedi. Bu inanıştan dolayı Hz. Ebu Bekir’e "Sıddık" lakabı verilmiştir.

İsra ve Mirac’ın meydana geldiği devirde yaşayan ve her şeyi dar çerçeve ve anlayışla gören inkarcılar bu olaya inanmak istemediler. Günümüzde ulaşılan teknolojik ve ilmi seviye bu hadiseyi daha kolay anlamamızı sağlamaktadır. Zamanımızda binlerce, on binlerce kilometre uzaklıkta bulunan insanlar, aynı anda birbirleriyle konuşabilmekte, dünyanın her tarafında meydana gelen olayları ve haberleri aynı anda izleyebilmekte, çok uzun mesafeleri çok kısa zaman içerisinde kat edebilmektedirler. Hatta aya, gezegenlere, uzaya çıkabilmekte ve yeryüzündekilerle bağlantı kurup konuşabilmektedirler.

Allah’ın yarattığı insan, kendi sınırlı aklı ve gücüyle bunları başarabileceğine göre, kâdir- i mutlak olan Yüce Allah, kulu Muhammedi neden gecenin kısa bir anında Mekke’den Kudüs’e götürmesin? Yüce Allah için bu oldukça kolay.

İsra ve Miraç Hadisesinden Alınacak Dersler

Bize düşen görev, bu büyük hadiseyi iyi değerlendirmek, manevî değerlerimizde şek ve şüpheye girmeden bu mübarek gecenin manevî feyzinden en iyi bir şekilde faydalanmamız gerektiğidir. Bu mübarek kandili fırsat bilip, samimi bir kalp ve yakarışla Allah’a tevbe etmeliyiz. Kendimizi hesaba çekmeliyiz. Niçin yaratıldığımızı, dünyaya niçin gönderildiğimizi, İslâm’ın istediği kamil ve ideal bir mü’min modeline uygun olarak yaşayıp yaşamadığımızı düşünmeliyiz. Bu kandil münasebetiyle İslâm’ın bizden istediği birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma, sevgi ve saygı gibi duyguları aramızda pekiştirmeliyiz.

Bu kandilin bütün İslâm alemi için, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını, gönüllerimizi ve kalplerimizi aydınlatmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —