Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir asırlık dönemini tamamlarken dünyanın yaşadığı çalkantılı onca badireyi de aşarak geldi. Kurtuluş savaşının hemen akabinde yaşanan, Mondros , Lozan anlaşmalarının baskısı, devlet borçları, eğitimli genç nüfusun yokluğu, yeni dünya düzenine uyum süreci, arkasından ikinci dünya savaşı ve ekonomik buhran, hemen devamında sancılı bir çok partili sisteme geçiş. Kısa süren bir DP dönemi, ihtilal, dış borçlar, devalüasyonlar derken Kıbrıs harekatı, sağ sol olayları ve seksen ihtilali, üç yıllık sıkı yönetim dönemi, Ermeni asala terörü, Pkk terörü, 28 şubatlar, Ergenekon, Balyoz, 17-25 aralık derken 15 Temmuz Fetö Darbe kalkışmasıyla zirveye ulaşan ve bu ülkenin enerjisini içerden ve dışarıdan emerek yok eden yüzlerce kara delik?
Dünyanın jandarmalığına soyunan ve maalesef uluslararası sermaye odaklarının desteği ile bunu ekonomik baskı ile birçok ülkeye kabul ettiren Amerika´nın uçuk başkanının pervasız açıklamaları, şirket yönetiminden kalma rantabiliteye odaklı ülke politikası(!) yüzünden önce Çin ile, sonra AB ülkeleri ve petrol ihraç eden ülkelerle başlattığı ticaret savaşı, giderek İran, Türkiye, Hindistan gibi her geçen gün artan sayıda ülkeyi karşısına alarak devam ediyor ve etkisi artarak devam edeceğe benziyor. Bu dönemde anlık kararlar ve hükümetlerin irade netliği, sağlamlığı çok öne çıkıyor. Özellikle koalisyon ile, hele de çok partili koalisyonla yönetilen hükümetler çok sıkıntı yaşayıp bir çoğu yıkılacağa benziyor. Orta doğu, Suriye, Afrika, orta ön asyada yaşanan terör olayları, daha doğrusu terör örgütleri üzerinden yaşanan vekalet savaşları göç yolundaki birçok ülkeyi ekonomik yönden zora sokarken, ellerini ovuşturan ve esasen tüm bu senaryonun kurgulayıcı ortağı USA kime ne ceza keseceğini, parasına ne kadar para katacağını hesaplıyor. Maalesef Avrupa ve AB de bu oyuna geldi.
Geçen yıl cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili ilk adım atılırken bu gün ülkemizin bu denli hain sarmalın içinde sıkışacağı belki tam net kestirilemiyordu. Ancak çok emareler elbette vardı.
İşte tam da bu dönemde birçok yönden kıskaca alınmış, adeta ensesine bastırılarak, eli ayağı bağlanıp sırtına kırbaç vurulmak istenen, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerek derin bir nefes alarak ayağa kalkmak için yüklendi. Bu yüklenişe elbette tepki olacaktır. Ancak eli ayağı bağlı olmaktan iyidir. Güçlü bir yönetim anlayışı, iradede kararlılık, yerli ve milli atılım Türkiye´yi bu Global çakalların karşısında, çevik, kontrol edilmesi zor, bazen de engellenemez yapacaktır. Bu dönemde yüzyıllarca Afrika, Asya, Okyanusya ve Ortadoğu üzerinde sömürgecilik yapan Avrupa devletlerinin çaresizliğine hep birlikte tanık olacağız. Yıkılma, dağılma sürecine girmiş olan Avrupa birliğinin sonunu hızlandıracak bu ticaret savaşlarından Amerika da çok büyük yaralar alacaktır.
Filler tepişirken, çimenlere uzanmamak lazım. En azından başını kaldırıp ezilmemek, ezmeye çalışanlara karşı gardını almak lazım. Şu durumda , kıyasıya bir dünya ticaret savaşı yaşanırken Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişin zamanlaması son derece doğru.