Geçmişi özleyenlerin, tarihe merak salanların şimdilerdeki uğrak mekanı antika eşya satıcıları. Günümüzde evinde gelişen teknolojiden uzak kendine bir köşe oluşturmak isteyenden, koleksiyon meraklılarına, eski eşya hayranlarına kadar çoğu vatandaşın ara ara uğradığı, geçmiş yıllarını gördüğü ufak bir eşyayla yad eden insanlar antika satıcılarının yüzünü güldürmeye başladı. Yıllarca pek ilgi duyulmayan antika eşyalar, günümüzün yeni popüler ürünleri arasına girme yolunda. Akhisar´da bu iş ile uğraşan 3 kişi var ve bunlardan Ali Çağlaroğlu, Bu işe kaç yaşında, nasıl başladığını? Başından geçen hatıları bizlerle paylaştı. Kendisini tanıtarak başladığı konuşmasında ?Adım Ali Çağlaroğlu. 1959´da Akhisar´da doğdum. Burada büyüdüm. Baba mesleği olan manifaturacılıkla iş hayatına atıldım. 1996´da bu işle meşgul olmaya başladım, halada devam ediyorum. Küçük yaşta pul koleksiyonuyla uğraşarak bir merakla başladım bu işe. Demir para koleksiyonu, kağıt para koleksiyonculuğu, tesbih, cam eşya,toprak eşya derken işi ticarete döktük. 1996´dan beri bu işin içerisindeyim. Birkaç arkadaşım daha var bu işle uğraşan ama onların yeri şehir merkezinden biraz daha uzakta. Biri mobil dediğimiz mevkiide, bir tanesi Yeni Garaj´ın berisinde. Ayaküstü yapanlarda var bu işi, seyyar olarak. Merak dürtüsüyle başlanmış bir iş, kesinlikle yapmam diyordum başlarda, çünkü aldığım eşyalara kıyamıyordum, satmak istemiyordum. Tabi bu zaman içerisinde değişti ve ticarete dönüştü.? dedi ve konuşmasına devam eden Çağlaroğlu
?İLK DÜKKANIM TAHTAKALE´DEYDİ
İlk dükkanım Tahtakale´de bit pazarı denen bir yer var oradaydı, baba mesleği manufaturacılık yaptığımız dükkanı çevirmiştim. Orada başladım. Babam 1998 yılında rahmetli olunca İzmir-İstanbul yolu üzerinde birkaç dükkan değiştirdim. Yaşımızda ilerleyince yolun kalabalığı gürültüsü, tozu, toprağı rahatsız etmeye başladı. Bu yüzden şehir merkezine geldim. Hem şehir merkezinde eski eşya bulma şansımda daha fazlaydı. Binevi iyi oldu benim için. Görenler soruyor ?Eski eşya alıyor musunuz?´ diye, alıyorum tabiki ama görmeden olmuyor. Bazende kendimiz geziyoruz, antika pazarlarını, bit pazarlarını. Bazen köylere çağırıyorlar gidip yerinde değerlendiriyoruz.
TOPRAK ALTI ÜRÜNE RAĞBET ETMİYORUM
Ben kesinlikle yasağa giren, toprak altı diye adlandırdığımız eşyalara rağbet etmiyorum. Osmanlı Dönemi´nden, Cumhuriyet Dönemi´nden bu yana eşyalara bakıyorum. Çok eski eşyada kalmadı milletin elinde, sata sta bitirdi. Eşya bulmakta zorlanıyoruz ama yinede bu mal bitmez çünkü bizim meslekte bir söz vardır. ?Dedeler toplar, babalar satar, torunlar tekrar toplar.´ diye bir söz vardır. Bu yüzden mal bitmez ancak yurt dışına gitmedikten sonra.
ESKİNİN FİYATI ÜZERİNDE YAZMAZ
Bizim sektörde yine güzel bir söz vardır. ?Eskinin fiyatı üzerinde yazmaz.´ diye. Sizinle benim aramdadır fiyatı yani alıcıyla satıcının arasında. Mesela senin 500 lira gördüğün bir mal vardır, bu 500 lira eder dersin, onun fiyatı belki 100 liradır belki 2000 liradır. Karşılıklı diyalogla yürür bu iş çünkü eski mal bu. Mümkün mertebe ucuz alıp ucuz satmaya çalışıyorum ben. Gelenleride mağdur etmemeye çalışıyorum, hakkını vermeye çalışıyorum. Karşı taraf bilmiyor çünkü. Mesela öyle zamanlar oldu, kadın bir müşteri geldi. Bu anlattığım olay 20 sene önce yaşandı. İşlemeli bir bez istedi benden. ?Ne kadar bu?´ dedi. Dedim 25 milyon, ozamanlar milyon geçiyor tabi, henüz TL usulüne geçilmemişti. O da 55 anlamış, dedi ki bana ?50 lira olur mu bu?´ bende hanım efendi 25 milyon dedim yanlış anladınız herhalde dedim. ?Aaa kalsın ozaman basit bir malmış bu.´ dedi. Halbukü basit bir mal değildi ben ucuza satıyordum. Bunun gibi daha bir çok anılarımız oluyor. Mutlaka çok güzel mallar geliyor elimize ama bazen satmak istemesekte 2 kat, 3 kat fiyat veriyorlar. Bu sefer satayım, en azından yerine başka eşyalar alırım diye düşünüyorsun. Böylede oluyor.
Yurt dışına çıkmadım hiç. Tabiki çıkmak isterdim ama yalnız çalışan insanım ben. Bir tane oğlum var, 34 yaşında o da İstanbul´da mühendis. Ancak İstanbul, Kadıköy pazarına gittiğim zaman görüşme fırsatı buluşuyoruz, görüşüyoruz. Bazen onda kalıyorum. Mekandan çok ayrılamıyosunuz çünkü yalnız çalışıyorum. Atıyorum vergi dairesine vergi ödemeye gitsen, mekan boş kalıyor, iki dakika sonra telefonum çalıyor ?Ali bey neredesiniz?´ diye.
BU BİR EKİP İŞİ
Aslında bu bir ekip işi. Burada sabit bir arkadaş olacak, tezgaha bakan, biri malları toparlayacak ama yalnızlıkla bu kadar aluyor yani. Ara sıra fırsat bulursak işte, İzmir oluyor, İstanbul oluyor, Bursa, Ayvalık, Edremit tarafı oluyor. Oralara gitme şansımız az da olsa oluyor.
SEKTÖRE BAŞLAMA DÖNEMİ
Akhisar´da ben daha çocukken 70´li yıllarda bir antikacı abi vardı. Bağdat Pazarı adlı br dükkanı vardı onun. Gelip giderken görürdüm, 10-12 yaşındayım ozamanlar, o abi güzel bir mal denk getiriyor, satıp İstanbul´a yerleşiyor. Sonra kendisi bi yerden emekli bir abim vardı. O başladı bu işe. Ben onların yanına gide gele gide gele, usta çırak ilişkisiyle başladım. Onunlada ilişkimiz hala devam ediyor. Kendisi dükkanını kapattı şimdilerde seyyar olarak bazen yapıyor. Benden sonra garajın ord Recep abi var, bana yakın bir zaman da o başladı. O da hala devam ediyor, abimizdir bizim. 2003 yılında mobil civarında akrabamla beraber başladık. Mehmet abim rahmetli olunca ayrıldık, oğlu hala devam ediyor ordad bende şehir merkezinde kendime burayı açtım. Benden sonra ailede bu işi ilerletecek biri yok gibi. Oğlum Jeoloji Mühendisi bu taraklarda bezi yok. İzmir´de bir abim var o da aynı fikirde, oğlu, kızı okumuş. Benden sonra kimse yürütmez bu işi, yok pahasına satarlar tüm eşyaları diyor. Antika bir tutku. Gerçek meraklı paraya kıyar. Şimdi adam 500 bin liraya güreş devesi almış. Bir tutku. Yarın öbürgün deve güreşirken ayağı kırılsa verecek kasaba et parasına. Antikada böyle. Adam binlerce lira verip bir çif lamba alıyor. Ya eve temizliğe gelen kadın yada deprem kırıyor ama adam onu almaktan vazgeçmiyor. Bu gerçekten bir tutku.? dedi .