Akhisar Eğitim-İş ve Eğitim-Sen Sendikası, 17 Nisan Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıl dönümünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında, Milli Eğitim Bakanlığı'nın proje okullarına yönelik uygulamaları, öğretmen atama politikaları ve norm fazlası öğretmen düzenlemelerine ilişkin eleştirilerini dile getirdi.
Yapılan basın açıklamasında; “
EĞİTİMDE ÖĞRETMEN KIYIMINA, SÜRGÜN VE SİYASAL KADROLAŞMA UYGULAMALARINA DERHAL SON VERİLMELİDİR!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz. Proje değil, adalet istiyoruz!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi, eğitimin kamusal bir hak olduğu ve tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli biçimde sunulması gerektiği anlayışı üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir.
Bugünlerde Türkiye’nin dört bir yanında, eğitim kurumlarında bir tasfiye hareketine tanıklık ediyoruz. Binlerce öğretmen herhangi bir gerekçe sunulmadan görevden uzaklaştırıldı. Bu olay sadece bir meslek grubuna değil; kültüre, hafızaya, özgürlüğe ve geleceğe karşı yapılan bir müdahaledir. Eğitimin yalnızca ders kitaplarından ibaret olmadığını bilen bizler bu süreci dikkatle takip ediyoruz.
Biz biliyoruz ki okullarda yalnızca Matematik ve edebiyat öğrenilmez. Düşünmek, sorgulamak, empati kurmak, farklı fikirlere saygı duymak ve insanı insan yapan değerler de öğrenilir. Yapılan sadece öğretmenlerin yer değiştirmesi değil geleceğimize ve öğrencilerin eğitim hakkına müdahaledir.
Torpil Değil, Liyakat İstiyoruz.
2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği boşaltılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir.
Bu sürecin mimarı, bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin. Daha 2014 yılında, dönemin müsteşarıyken söylediği şu sözler bugün yaşadıklarımızın habercisiydi:
“Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.” Dediler ve yaptılar. Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor.
Faşizme karşı omuz omuza.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın keyfi tutumu nedeniyle proje okullarında, norm kadro güncellemelerinde ve mülakata dayalı tüm uygulamalar nedeniyle adeta bir öğretmen kıyımı yaşanıyor. Proje okullarında yaşanan atama uygulamaları nedeniyle okulların, eğitimin hafızası siliniyor. İhlaller ve haksızlıklar bununla da sınırlı değil. Plansızlığın, liyakatsizliğin, öngörüsüzlüğün bedeli yine öğretmenlere ödettiriliyor. Sadece Manisa’da 1186 öğretmen norm fazlası ilan edilmiş durumda. Tayin isterken kadro açılan yer gösterilen öğretmenlere siz fazlasınız, tayin isteyin ve gidin deniliyor. Üstelik Milli Eğitim Müdürlüğü birbirinden çok uzak ilçeleri bir araya getirerek ilçe grupları oluşturmuş ve ilçe gruplarına ilçe içi resen atama yapacağını ilan ediyor.
Biz de Bakanlığa ve İl Milli Eğitim Müdürlüğüne eğitime soruyoruz;
-Öğretmenlerin proje okullarından alınmasının objektif gerekçesi nedir? Yıllarca görev yapan, başarı belgesiyle ödüllendirilmiş, yüksek lisans ve doktora sahibi öğretmenler hangi kriter ile yetersiz görülmüştür?
-Yerlerine atanacak kişilerin liyakatini kim ve neye göre belirlemiştir?
-Bu kadar sayıda öğretmen nasıl oldu da norm fazlası pozisyonuna düştü. Bu öğretmenler sizin bilginiz olmadan mı Manisa’ya yerleşti. Yoksa okul idarecileri sizden habersiz öğretmen alımı mı yaptı. Bu planlamadan kim ya da kimler sorumlu?
- Öğrenci sayılarımızda bu kadar öğretmeni norm dışına itecek kadar bir azalma mı yaşandı? Ne yaptınız, kamuoyuna, öğretmenlere bu konuda bir açıklama borçlusunuz. Sorumluluktan kaçamazsınız.
Kriter yok, keyfiyet var.
Biz sorularımızı sormaya devam edelim; sizin şuanda hayata geçirdiğiniz ilçe birleştirmeleri hangi kanun ve yönetmeliğe dayanarak yapıldı. Mesela öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde bunun bir yeri var mı? Yoksa biz yaptık oldu şeklinde bir yaklaşımı mı benimsiyorsunuz? Bunun adı sürgündür. Öğretmenleri adı konulmamış bir biçimde sürgün ediyorsunuz.
Yaşam ve geçim koşullarının bu kadar ağırlaştığı, maddi kayıplarımızın karşılanmadığı, barınma probleminin kangrenleştiği bir dönemde ne yaptığınızın farkında mısınız? Bugün bir ev kirası aldığımız maaşın yarısından fazlasına denk geliyor. Bunu biliyor olmalısınız. Öğretmenlerin aile bütünlüğü nasıl sağlanacak, çocuklarının durumu ne olacak. Onlar da okullarından ve öğretmenlerinden ayrılmak zorunda mı kalacaklar. Ya da öğretmenler km’lerce yolu her gün gidip gelecekler mi? Bu şekilde ne kadar verimli olacaklar? Milli eğitim müdürlüğü öğretmenlerin gidiş geliş masraflarını karşılayacak mı?
Çetelere Değil, Eğitime Bütçe
Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Çünkü onların hedefi açık: Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet'in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek.
Bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir.
Tüm bu haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı sendikalarımız Eğitim-Sen , Eğitim İş olarak davalar açmış olmakla birlikte, öğretmenlerimizin yanında olmaya ve haklarını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.
Gün gelecek, devran dönecek AKP halka hesap verecek.
EĞİTİM KURUMLARI İKTİDARIN ARKA BAHÇESİ DEĞİLDİR! OLMASINA DA İZİN VERMEYECEĞİZ!
Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem de iktidara sesleniyoruz:
-Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz!
-Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz!
- Öğretmen atamaları, yönetici atama ve görev uzatma kriterleri liyakata dayalı olmalıdır. Görevlendirmeler, somut ölçütlere bağlanmalı; mesleki deneyim, hizmet puanı gibi kriterler esas alınmalıdır. Proje okullarına yapılacak atamalarda tüm yetkinin Bakan’a bırakılmasının, eğitim sisteminde eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştirdiği açıktır. Milli Eğitim Bakanı’na tanınan ve keyfiyete neden olan bu yetkiler sınırlandırılmalıdır. Proje okullarına atanan öğretmenlerin yer değiştirme hakları sadece proje okulları ile sınırlandırılmamalı, genel tayin sistemi içinde değerlendirilmelidir.
Proje okullarından gönderilen öğretmenlere sahip çıkmak okullarımıza ve öğrencilerimizin eğitim hakkına ve geleceklerine sahip çıkma mücadelesidir. Kimsenin projesi olmayacağız, yapılanlara sessiz kalmayacağız. Proje okullarında yaşanan tarihin en kitlesel öğretmen kıyımına itiraz eden, düşüncelerini ifade edenleri, geleceğine sahip çıkma mücadelesi verenleri anlamak ve yanlışı düzeltmek yerine susturmaya çalışılmasını kabul etmiyoruz, mücadeleye devam edeceğiz.
Proje değil, adalet istiyoruz!
Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır. Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz.
Değerli katılımcılarımız, bugün 17 Nisan, yani Köy Enstitülerinin 85. kuruluş yıldönümü. Türkiye'nin aydınlanma ışığı olan Köy Enstitülerinin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkarak 85.kuruluş yıldönümünü hep birlikte kutluyoruz. Köy Enstitüsü ruhunu yeniden yakalamak ancak çağdaş, üretken, demokratik, bilimsel ve laik eğitim yöntemini, eğitim sistemimizin her aşamasına uygulayarak; eleştiren, sorgulayan çağdaş bireyler yetiştirmekle olur. Üretken ve yaratıcılığın desteklendiği eğitim anlayışı bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının da çözümü olarak görülmelidir. Köy Enstitülerinin felsefesi, heyecan ve ruhunu okullarımızda yaşatmak, tüm yurtta cumhuriyetin, aydınlanmanın ateşini yeniden yakmak, ülkemizin geleceğine umut ve ışık olabilmektir. İşte o zaman Atatürk’ün ve cumhuriyetin öğretmenlerden istediği ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri yetiştirebiliriz.
“Direne direne, kazanacağız.” “Zafer, direnen emekçinin olacak.” İfadelerine yer verildi.