Meteorolojik olaylar, yer ve zamanla bağlantılı olarak dünyamızı çok çeşitli şekillerde etkilemektedir. Pekçok etmenin de meteorolojik olaylar üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Bunlardan en önemli birisinin ise depremler olduğu yapılan araştırmalar sonunda ortaya konulmuştur. Dünyadaki önemli deprem merkezlerinden biri konumunda bulunan Türkiye´de, en belirgin verileri sunan İstanbul ise bu konuda en iyi örneklerdendir. Bu çalışmada, depremler ile meteorolojik olaylar arasındaki bazı ilişkilerin 2006 yılından itibaren yapılan gözlem sonuçları İstanbul bağlantısıyla, benzer ekolojilere örnek olması amaçlanarak açıklanmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: deprem, meteorolojik olay, meteoroloji ve deprem, İstanbul, deprem ve İstanbul
Bilindiği üzere deprem, afetlerin en beklenmeyeni olarak vuku bulan ancak en yıkıcı hasarlar bırakan, oluştuğu yer yanısıra yakın uzak etkilerini gösteren önemli bir endojen güçtür. Oluş zamanı bilinmeyen ya da bugüne kadar bilinmek istenmediğinden araştırılması düşünülmeyen, ancak son zamanlarda isabetli tahminlerin yapılması ile araştırılmaya başlanan bir afettir. Yeri, zamanı ve şiddeti tahmin edilebildiğinde, çok zararın ortadan kaldırılabileceği bu afetle ilgili çalışmalar genellikle bireysel olmakta, ülke ya da ülkeler çok ilgi göstermemektedir. Dünya üzerinde en yoğun deprem oluşumu Pasifik Okyanusunda gerçekleşmekte, sırası ile Atlas Okyanusu, Asya ve Avrupa kıtaları ve Hint Okyanusu izlemektedir. Bu nedenle, iki kıtanın birleşiminde yer alan Türkiye, dikkatle izlenmeyi gerektirecek özellik taşımaktadır (Şekil 1). Üç fay kuşağının etkisi altında oluşu ile deprem izlemenin önemi artmakta, depremlerin fay hatlarının birbirini etkileme özelliği de gözlendiğinden, ülke dışında olan depremlerin izlenmesi daha büyük önem taşımaktadır. Burada domino etkisinden (3D) söz edilebilmektedir (Sütçü, 2013; Sütçü 2014).
Deprem; ?iklim elemanlarını etkileyen, küresel ısınmayı ve soğumayı meydana getiren en önemli faktördür.? olarak tanımlanmalıdır. Yapılan uzun süreli (2006-2013) gözlemler sonucunda oluşan bu tanım, üç meslek grubunun birlikte çalışması gerekliliğini de vurgulamaktadır. Deprem sonuçlarını yazan sitelerdeki depremler ile birlikte gökyüzündeki değişiklikler düzenli izlendiğinde bu tanım doğrulanmaktadır.
1.Sıcaklık, 2.Mevsim, 3.Yükseklik, 4.Yerçekimi, 5.Dinamik Etkenler, 6.Rüzgarlar olarak sıralanan atmosfer basıncını etkileyen faktörler tanımına, su öngüsü ve bulut oluşum tanımındaki eksikliğin tamamlanmasını sağlayacak 7. madde olarak; "7.Depremler: Depremler öncesinde katıların genleşmesi ve sonrasında büzülmesiyle ilgili meydana gelen durum (fay hatları boyunca) havanın yoğunluğunu ve sıcaklığını etkileyerek atmosfer basıncını değiştirir" eklenmelidir (Sütçü 2013). Yerkabuğu atmosfer ilişkisi Şekil 2 ´de verilmiştir.
Doğa olaylarına ilişkin çalışmalar yapılmaktaysa da çok kez uzun aralıklarla büyük zarar veren depremlerle ilgili olarak yer ve uzay bilimciler ayrı çalışmaktadır. Bu çalışma, her iki ve diğer bilim insanlarının birlikte çalışması ve sonuçların daha etkili olarak ortaya konulmasının vurgulanmasında da önem taşımaktadır. Çok az sayıda ve genellikle uzak doğudan araştırmaya rastlanan bu konunun, ayrıntılı araştırılması ve meteorolojik olayları oluşturan depremlerin izlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla çalışmada, deprem tahmininde kullanılan bazı yöntemlerin açıklanması, içinde yaşanılan kent olması nedeniyle seçilen İstanbul ile örneklenmeye çalışılmıştır. Yakın zamanın en belirgin örneği Elazığ depremi (2010) bazı verileriyle karşılaştırmaya kaynak oluşturmuştur.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırmada, verilerin kayıtlanması, değerlendirmelerin yapılması ve karıncaların gözlenmesi için bilgisayar ortamı yanısıra görsel veriler için dijital fotoğraf makinası kullanılmıştır. Deprem ve meteoroloji internet siteleri (emsc, usgs, jma, kandilli, afad, mgm vd), uydu görüntüleri (mgm, eumetsat, havaturkiye vd) ile İstanbul Sarıyer´de kurulmuş (1999-2006) olan karınca davranışları gözlem laboratuarından yararlanılmıştır. Sosyal paylaşım siteleri yardımcı materyaldir. Konuya ilişkin; Yafang and Qilong (1992), Liu and et.all. (1999), Ondoh (2003), Vivek and et all.(2005), IUGG (2007), Gua and Wang (2008), Jingxia and et.all. (2009), Kaynak (Tarihsiz), Kesim (2011), Kaynak (2013), Karel (2013), Sütçü (2013a,b, 2014, 2015), Afad (2015), Dohad (2015), Erev (2015), Kurt (2015) vd. araştırıcıların çalışmaları da değerlendirilmektedir. Bazı kentlerde ve üniversitelerde bulunan deprem araştırma merkezleri verileri de yararlı olmaktadır.
Araştırma yöntemi birkaç aşamadan elde edilen verilerin karşılaştırılması olarak belirlenmiştir. 1999 yılında yapılan ilk gözlem sonrasında, ev ve bahçe ortamında kurulumu 2006 yılında tamamlanan karınca davranışları gözlem laboratuarında yenileme çalışmaları sonrasında (2012) veriler düzenli olarak izlenmekte ve belirlenen kriterler ile sistematik olarak değerlendirilmekte, çizelgeler oluşturulmaktadır (Tablo 1a,b). 2006 yılında depremle ilişkilendirilen ve markalaştırılan (TSE) bulutlar (SB) ise periyodik olarak uydu görüntülerinden takip edilerek kaydedilmektedir. 300 bin üzerinde uydu görüntüsü arşivinden "Sütçü Bulutları" karşılaştırmaları yapılmaktadır. Benzer uydu görüntülerinden yararlanılarak depremlerin yer, zaman ve büyüklük tahminleri yapılmaya çalışılmaktadır. Değerlendirmelerde belirlenen kriterler kullanılmakta, sonuçlar sosyal medyada paylaşılmaktadır. Alınan görüş ve önerilerden de yararlanılarak sonuçlar gözlenmektedir. Tahmin tutma oranı yüksek olan bazıları medyada da yayınlanmaktadır (Sütçü 2014).
3. DEPREM VE METEOROLOJİK OLAYLARIN İLİŞKİSİ
3.1. Deprem ve İklim İlişkisi
İklim elemanları sıcaklık, yağış, rüzgar, bulutlanma, basınç ve onların etkileşiminden ortaya çıkan meteorolojik olaylar; şiddetli yağış, sel, yıldırım, şiddetli rüzgar ya da fırtına, buzlanma ve donlanma, zirai don, çığ ya da çığ düşmesi, baca gazı vb. olarak verilmektedir (Mgm, 2015).
3.1.1. Deprem ve Sıcaklık
İklim elemanlarının en önemli faktörü sıcaklık, deprem öncesi ve sonrasında belirgin gösterge olmaktadır (Şekil 3). Sıcaklık grafikleri incelendiğinde; düşüş ya da yükselmeler deprem verileri ile karşılaştırıldığında, mevsimlere göre değişiklikler göstermektedir. Genel olarak yükselmeler ardından düşüşlerin deprem oluşumunu gösterdiği de görülmektedir (Şekil 4). Özellikle ani düşüşler ve mevsim normalleri dışında seyreden sıcaklıklarla depremler arasındaki ilişkiyi ortaya konulmaktadır.
3.1.2. Deprem ve Yağış
İklim elemanlarının en önemli diğer faktörü yağışlar ise çeşitli şekillerde görülmekte, mevsimlere bağlı olarak değerlendirilseler de deprem ilişkisi gözlenmektedir. Yağmur, kar, dolu oluşumları, hava sıcaklığı ile bağlantılı olarak farklı zamanlarda ve farklı göstergelerle yerel olarak sahnelenebilmektedir.
Türkiye genelinde aynı günde saat 12:00-18.00 arasında yağış, üç koşulun bir ya da ikisi ile olabilmektedir. Bunlar;
1. Türkiye ya da çevresinde büyüklüğü 5.0+ depremler,
2. Türkiye sınırları içerisinde depremler fırtınası,
3. Dünyada 7.0+ deprem ya da depremler oalarak sıralanabilmektedir.
Deprem öncesinde ve sonrasında Sütçü (deprem) Bulutları (SB) olmazsa, yağış olmamaktadır
3.1.3. Deprem ve Rüzgar
Depremler, saatlik, günlük, 5 günlük, uzun vadede hava tahmin sistemlerini etkileyen önemli faktördür. Deprem öncesinde ve sonrasında oluşan rüzgarlar, basınç ile bulutların gidiş yönünü etkilemektedir. Atmosferde açık alanlara yöneltilmesi sağlanan bulutlar çok yönlü etkilendiklerinde girdap oluşumu gözlenmektedir (Şekil 6a,b,c). Dünya dönüş yönüne göre hareketin oluşması ile Türkiye üzerinde batıdan doğuya akım oluşmaktadır. Fay yoğunluk bölgelerinde rüzgarlarda ve yönlerinde farklılıklar görülmekte, fırtına, kasırga vd. güçlü rüzgarlarla depremlerin gelmiş ya da gelecek olması açıklanabilmektedir. Bu ise, meteorolojideki kaotik yapının oluşumunu belirtmektedir. Uydulardan bu durumların gözlenmesi ile deprem oluş yerleri ortaya konulabilmektedir.
3.1.4. Bulutlanma ve Deprem
Bulut geçişleri depremlerin öncesi ve sonrasını yer ve zaman olarak tanımlamaktadır. Uydulardan izlenen bulut dağılımları depremlerin yeri, büyüklüğü ve zamanını en iyi belirleyen kaynaktır. Su buharı olarak değerlendirilen ve çeşitli kaynaklarla ağırlaşan su buharını taşıyan bulutlar, içeriği ile ve bulunduğu yere göre değişkenliği ile deprem tanımlamasında kullanılan en önemli veri durumundadır ve bu amaçla, "Sütçü Bulutları (SB)" markası ile 2013 yılında tescillenmiştir (Şekil 7). Uydu verilerindeki SB şekillenme ve renklenmeleri deprem belirtisi olarak değerlendirilmektedir (Şekil 8, Şekil 9, Şekil 10).
3.1.5. Basınç ve Deprem
Alçak ya da yüksek basınç değerlendirmeleri ile yağış tahminleri yapılmaktadır (Şekil 11). Ancak uydularda oluşan girdap formlu bulut oluşumuna neden olan basınç göstergeleri depremi tanımlamaktadır (Şekil 12). Çok yönden deprem yönlendirmeleriyle oluşan basınç değişimleri girdap meydana getirmekte, çevresinde oluşacak depremleri haber veren önemli veri olmaktadır (Şekil 13). Örneğin; Afrika üzerinden gelen bulutların Türkiye´ye girmeden batıya dönmesine 3.9 Muğla depremi neden olmuştur. Uyduda çevresi bulutlu olan ancak üzerinde hiç bulut görünmeyen yerlerde de basınç değişiminin depremlerle ilişkisi gözlenmektedir (Şekil 14a). Örneğin; 16 Şubat 2015 Antalya´da 4.8 büyüklüklüğünde olan depremin ardından Türkiye ve çevresindeki onlarca depremin basıncı ile bulutlar, Türkiye üzerinde girdap oluşturmuş, havanın soğumasına ve zaten soğuk olan günlerde olması nedeniyle de okulların tatil edilmesini sağlayan şiddetli kar yağışına yol açmıştır. 16-23 Şubat 2015 tarihleri arasında Türkiye genelinde 130 deprem bildirimi yanısıra yakın batı komşularında yaklaşık 118 ve doğu komşularında 20 deprem olmuş, etki alanı içerisindeki batıda 12 ve doğuda 4 deprem kayıtlanmıştır (Emsc 2015). Bir haftalık süre içerisinde Antalya 4.8 depremi sonrası Türkiye´de, 2si batısında, 6sı doğusunda, 9u 3.0-4.0+ olmak üzere toplam 284 depremin soğutucu etkisi ile Türkiye genelinde uzun süreli yoğun kar yağışı görülmüştür. Girdap oluşumunda deprem öncesi ve sonrası oluşan bulutların rüzgarla yön değiştirmesini ise çevredeki depremler etkilemiştir. Büyüklük 3.0 üzerinde doğuda olan İran ile kuzeyde olan Azerbaycan depremlerinin basıncı ve batıda olan Arnavutluk ile Romanya depremlerinin basıncı bulutların Türkiye üzerinde girdap oluşturmasına yol açmıştır (Şekil 14b,c). Bulutların basınç göstergesi ile deprem öncesi günlük, haftalık ve deprem sonrası saatlik tahminler yapılabilmektedir.
3.2. Ekstrem Olaylar ve Deprem İlişkisi
İklimi de etkileyen ya da iklimden etkilenen bazı ekstrem olaylar da depremle ilişkilendirilebilmektedir. Örneğin, denizlerdeki çekilmeler, yeraltı sıcaksu kaynaklarındaki sıcaklık ve içerik değişimleri, sularda ppm değişimleri, canlı davranışlarındaki farkedilir değişimler (karınca hareketleri, balık ölümleri, görünür hale gelen hayvanlar, bitkilerde değişimler vb), yeraltı gaz çıkışları ve yanmalar, insanlarda ses yükselmeleri ve davranış bozuklukları, uçak düşmeleri vd. Hepsinin birer deprem göstergesi olarak değerlendirilmesi ile günlük hatta saatlik deprem tahminleri yapılabilmektedir ki yerel gözlemlerin önemi anlaşılmaktadır. Karıncalarda görülen bazı davranışlar ile toplu ölüm Sütçü Karınca Davranışları Gözlem Laboratuvarında görülmektedir
Ev Ortamı Karınca Koloni Hareketleri (a,b) ve Bahçedeki Karınca Laboratuvarı ve Ölümler(c,d,e)
Karınca hareketleri takibi yanısıra dünyada oluşan diğer ekstrem doğa olayları ardından olan depremler izlendiğinde, deprem oluş yer ve zamanı tayininde isabet kaydedilebilmektedir.
3.3. Diğer
Küresel değişimlerin de deprem belirtilerinde yeri bulunmaktadır. Özellikle küresel ısınma ve soğuma ile deprem ilişkisi ayrıntılı araştırılması gereken konulardandır. Ay ve güneş tutulmalarından da etkilenen dünyanın bir canlı gibi davranış sergilediği gözlendiğinde, yanardağ patlamalarının anlamı kavranmakta, büyük toz hareketlerinin de etkileri ile hava kirlilikleri üzerinde depremlerin de etkisi bulunduğu ve tüm etmenlerin ortak etkisi ile ve coğrafi konuma göre etkili olduğu görülmektedir (Şekil 16). 3 Mart 2015 Şili´de yanardağ patlaması ve seri depremler ile 20 Mart ve 4 Nisan 2015, yılın güneş ve ay tutulması tarihleri, oluşturacakları ekstremler yönünden de gözlemlerde özellik gösteren son örneklerdendir. Ayrıca uydu verilerinde oluşan bazı değişimler de tahminlerde yardımcı olmaktadır. Kaydedilen bazı değişimler, yerine göre deprem geliş yönünü belirtmektedir. Tesadüf olmayacak kayıtlanmalar olmaktadır.
Göller ya da Denizlerde Su Çekilmeleri Doğal Süreç de Olsa Depremi Düşündüren Bazı Örnekler
Depremler öncesinde ve sonrasında yeryüzünde gözlemlenen bazı belirtiler oluşmaktadır. Örneğin deprem olması sonrasında fay hatlarının üzerinde yer çatlakları görülmektedir (Şekil 17a). Bunun yeraltında oluşan 40oC altındaki sıcaklıktan kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu sıcaklık üzerinde yanmaların ortaya çıktığı bilinmektedir. İki kibrit çöpü ile yapılan deney açıklamakta, birbirine sürtülen kibrit uçları bu sıcaklığı bulduğunda parlamakta, daha yüksek ateşe tutulduğunda ise hemen alev almaktadır (Şekil 17b). Yeraltında levha hareketleri ile kayaçlardan basınç ile çıkan enerji yeryüzüne sıcaklık olarak yansıdığında, ısınan havanın su buharı ve partiküllerle atmosfere yükselmesi ve soğuk hava ile karşılaşması rüzgarlanmayı sağlamakta, oluşan bulutların hareketlerine yardımcı olmaktadır. Bulut hareketlerinin izlenmesi ise deprem oluş yeri belirlenmesini sağlamaktadır.
4. İSTANBUL´DA DEPREM VE METEOROLOJİK OLAYLAR
4.1. Meteorolojik Olaylar ve Deprem Örnekleri
İstanbul, dünya üzerindeki konumu nedeniyle çok değişkenlik gösteren bir arazi üzerinde yerleşmiş, Türkiye hatta dünya kentidir. Dünya kenti olarak pekçok örneği birarada taşıması nedeniyle deprem konusunda da öncülüğünü ortaya koymaktadır. Dünya deprem fay hatlarından Kuzey Anadolu (KAF), Doğu Anadolu (DAF) ve Ege (EF) kesişiminin düğüm noktasında bulunması, hem etkilenme, hem de etkilemede belirgin örnek olmasını sağlamaktadır (Şekil 1). Marmara Denizindeki çok yönlü fayların birbirilerini de etkileyecek özellikleri ile dikkat gerektirdiği ve yer bilimcilerin takibinde olduğu bilinmektedir. Deprem fay hatlarından önemli olanları da Türkiye´de ve özellikle Marmara Denizinde kilit noktalarını oluşturmaktadır. Çok yüksek şiddette ve çok kez yıkıcı depremlerle yüzyıllardır karşılaşılaşan dünyada, 1 Mart- 7 Mayıs 2013 tarihleri arasında toplam 6884 adet depremin 5063 ünün Avrupa´da ve bunun 1821 inin ise diğer yerlerde olduğu düşünüldüğünde, deprem gerçeğinin önemsenmemesi mümkün değildir. 2013 yılında olan 2.0 üzeri depremlerin sayısı özellikle Türkiye üzerindeki yoğunluğu ile dikkat çekmektedir. Türkiye´de deprem sayısının yükselmesinin diğer ülkelerde yüksek şiddette depremlerin oluşmasında gösterge olduğunu Kesim (2011) de vurgulamıştır. Marmara Bölgesinde oluşan depremler ise dünya göstergesinde büyük yer almaktadır.
Sıcaklık: İstanbul, topoğrafyasının yedi tepe ve boğazla şekillenmesi ile değişkenliği artmakta, buna bağlı olarak farklı sıcaklık değişimleri göstermektedir. Mevsim normallerinin seyretmesi çok çeşitli etkiler altındadır.
Ani sıcaklık düşüşleri takip edildiğinde ise, deprem ilişkisi ortaya konulmaktadır (Şekil 18). Sıcaklık düşüşlerinin görüldüğü günlerde depremler olmaktadır. Bazı deprem tahmincilerinin verileri ile de çakışmaktadır.
Yağış: Değişken toğoğrafyası nedeniyle İstanbul´da sıcaklık değişimleri ile oluşan yağışlar, kentsel ağırlığı nedeniyle iç kesimlerinde çoklukla yağmur geçişleri olarak görülmekte, kar yağışı sık olmamaktadır (Kesim 2011, Sütçü 2015). Kar yağabilmesi için depremlerin olması gerekliliği gözlemlerle ortaya konulmuştur (Şekil 19, Şekil 20). Örneğin; 16 Şubat 2015 tarihinde de Antalya 4.8 depremi ardından Türkiye genelinde oluşan şiddetli kar yağışı İstanbul´u da etkilemiş ve okulların tatil edilmesine yol açmıştır.
İstanbul´da, 401, 739, 755, 763, 928, 934, 1232 yıllarında söz edilen kışlar yaşanmıştır. Fetih sonrasında ise 1621, 1755, 1768, 1823 ve 1878 yıllarında yaşanan kışlara dâir teferruatlı bilgiler vardır. İstanbul´un 1929, 1954, 1963, 1969 ve 1987 kışları da bugünlerden çok daha şiddetlidir (Sütçü 2014). O dönemlerde olan deprem kayıtlarına ulaşılması karşılaştırma sağlayabilecektir.
Rüzgar: İstanbul, boğazın ve tepelerin koridor etkisi ile rüzgar bol kentlerdendir. Yapılaşmaya da bağlı olarak rüzgarlanma oluşmaktadır. Ancak dünyada oluşan etkili rüzgarlar burada da zaman zaman ve hatta sıklıkla oluşmakta, yıkıcı fırtınalar ve hortumlar görülmektedir. Özellikle deniz trafiğinde ve bazen de hava trafiğinde aksamalara yol açmaktadır. Bunda da etkili yine depremler olmaktadır. Hava sıcaklığı +8 derece ve depremin merkez üssü İstanbul ise, 1.0-6.0 büyüklüğündeki deprem sonrası rüzgarın yönü itibariyle ~100-600km lik bir alanda etkisini göstermektedir. Bu etkinin görüleceği yerde, hava açıksa bulut, hava kapalıysa yağış görülmektedir. İstanbul için 6.0 büyüklüğe kadar deprem ile oluşacak 600km ye kadar etki alanı Şekil 21 a-f de verilmiştir. İstanbul´un mevsim normalinde hava sıcaklığı +8 derece olduğunda İstanbul´un yakın çevresinde İstanbul merkezli bir dairenin uçak mesafasi 100km yarıçapında ve büyüklüğü 1.0+ olan ve İstanbul merkezli bir dairenin uçak mesafesi 600km yarıçapında ve büyüklüğü 6.0+ olan deprem fırtınaları rüzgarın yönü İstanbul´a olduğunda İstanbul seması etkilenerek havası mevsim normali olan +8 derecenin altında seyretmeye başlamaktadır. Hava sıcaklığına göre uzaklık durumu değişmektedir. İstanbul´un tarihinde seyreden ağır kış şartları nadiren de olsa yakın veya uzak çevresinde olan deprem fırtınalarından etkilenmiştir. Deprem fırtınaları olmadan önce hava sıcaklığını, günlerce ve depremler olduktan sonra da saatlerce mevsim normalinin altında seyrettirdiği görülmüştür.
Basınç: İstanbul uydu görüntülerinden izlendiğinde, basınç değişimlerini de en sık yaşayan kentlerden olduğu görülmekte ve bazen girdaplara da rastlanmaktadır. Girdaplar depremlerle ilişkilendirilebilmektedir (Şekil 22). İstanbul üzerinde çalışma süresinde büyük deprem etkili bir girdap görülmemiştir.
Bulutlanma: İstanbul, çevresindeki depremlerden çokça etkilenmesi nedeniyle, uydu görüntülerinden ya da gözle takiplerden elde edilen günlük bulutlanmanın saatlik örnekleri etkilenmeleri açıklamaktadır. Günbatımında deprem öncesi ya da sonrasında genellikle kızıl ağırlıklı renklenmeler dikkati çekmektedir (Şekil 23a,b). Görsel gözlemlerle güniçi SB değişimlerinin kayıtları deprem verileri ile karşılaştırıldığında ise etkilenme açıklanabilmektedir. Saatlik, dakikalık değişimler gözlenebilmektedir (Şekil 24a-d). Renklenmenin, gün başlarken batıda, gün batarken doğuda olması yanısıra her yönde olmasının çevredeki mutlak deprem kayıtları ile çakıştığı dikkat çekmektedir.
Diğer: Canlı davranış etkilerinin en hassas ölçümleri İstanbul´da yapıldığından sonuçlar etkili veridir. Dünya özelliklerinin çoğunu üzerinde taşıyan bir kent olması ile canlıların gözlenmesi pek çok verinin elde edilebilmesini sağlamakta ve tahminlerde kullanılabilmektedir. Örneğin; kuşların davranışları. Yerel ya da uzak depremlerde en belirgin birlikte hareketlerinin şekline göre değerlendirmede etkili olmaktadır. Tek tek ya da birlikte sesli davranışlar sergilemektedirler ki İstanbul özellikle suya bağlı kuşlar martıların yaşam ortamı olduğundan zaman zaman bu hareketlilikleri izlenmekte, ardından olan depremlerle ilişkilendirilebilmektedir. Ön çalışmalar ayrıntılı gözlemlerle tahminlerde yararlanılabileceğini ortaya koymuştur. Kesim, 2012 yılından itibaren gözlemlerini sürdürmektedir. Ön çalışmalar, ayrıntılı gözlemlerle tahminlerde yararlanılabileceğini belirtmektedir. Örneğin; 25 Mart 2015 saat 17.22-17.32 de büyük bir martı grubunun aynı alanda yüksek sesleri ile anlamsız davranışlarla uçuşmaları ardından İstanbul´da kaydedilen 16.44 Eyüp 1.1 ve 17.32 Sultangazi 1.8 depremleri ile aynı dakikalarda 17.14-18.57 Ege ve Akdeniz´de 2.0, 2.0, 2.5, 3.5 ve kuş seslerinin devam ettiği 26 Mart 2015 saat 2.12-2.14 İzmit Körfezi 1.7, 1.7 Tuzla 1.6 ve 04.14-04.23 Kayseri 3.7, 3.6 ile 00.15-6.08 Akdeniz 3.2, 2.8, 2.5, 2.1, 3.58-8.23 İzmir 2.1, 2.0, 2.1, 8.48-14.04 Ege 2.9, 3.8, 4.2,2.9, 2.5 seri depremler ve 3 gün sonrası Girit 5.1 son kayıtlardandır. Bu hareketlilik dünyada çok sayıda deprem olan günlere de rastlamakta, ardından gerilme izlenmektedir. Ev hayvanlarındaki garip davranışların da izlenmesi aynı verileri göstermektedir. Örneğin, 26 Mart 2015 8.35 te köpeklerde hareket farklılığı uzun ara sonra tekrar dikkate değer bulunmuştur. İnsan davranışlarının da mutlak izlenmesi gereken verilerden olduğu belirlenmiştir. Deprem öncesi gergin ya da farklı davranışlar dikkat çekicidir. Ayrıntılı araştırmalar yapılması ile deprem tahmin verisi elde edilebilecektir. Her konunun uzmanlarınca ayrı araştırılması, daha somut verilerin ortaya konulabilmesi için önem taşımaktadır. Özetle, depremlerin tahmininde Sütçü (2015) gözlem verileri izlenmelidir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışmada, meteorolojik olayların depremler öncesi ve sonrasında gözlemlenebilir değişimler oluşturdukları İstanbul örneklenerek açıklanmış, özellikle uydular ve görsel verilerle karşılaştırmalı elde edilen sonuçlarla, bu konunun daha ayrıntılı araştırılarak, çalışmaların arttırılması gerekliliği ortaya konulmuştur.Dünyada bu konuya ilişkin ölçümlerin daha yaygın olarak yapılması için gereken koşulların hızla sağlanması hedeflenmelidir. Dünyadaki 17000 meteoroloji istasyonu deprem değerlendirmelerinin de yapılabilmesi için yeniden düzenlenmeli ve yerel tahminlerin sigortası durumunda olan karınca laboratuvarları kurulumları teşvik edilerek desteklenmelidir. Bazı araştırıcıların deprem bulutlarına dikkat çektikleri bilinmektedir. Ancak henüz sonuç alınmış bir çalışma bulunmaması bu çalışmanın önemini arttırmakta, desteklenmesini ön plana çıkarmaktadır. Özellikle karıncalarla birlikte değerlendirilmesi değerini arttırmaktadır. Bu tür çalışmalar desteklenerek geliştirilmelidir.
Öncelikle, deprem sonuçlarını yazan sitelerdeki depremlerden sonra gökyüzündeki değişiklikleri izlemesini bilmeyenlerin asla kabul etmedikleri bu tanım, kitabi ezber bilgilere değişiklik getirecektir. Bu eklenti yapıldığında ise, depremin zamanı meteoroloji istasyonlarındaki çalışmalar sonucunda bilinebilecektir. Sütçü (deprem) Bulutları, e-dalga, karıncalar vd. teferruat olacaktır. Yapılan 175.000 üzerindeki gözlem, eklenmesi gereken 7. madde için önemli bulgular sağlamıştır. Su döngüsü ve bulut oluşum tanımındaki eksik öğretinin tamamlanması için beşeri ve fiziki coğrafyacılar ile alt dallarına birlikte çalışma çağrısı yapılmaktadır. Atmosfer basıncını etkileyenler arasında yok sayılan ancak en önemli ve eklenmesi gereken 7. maddenin yani depremlerin dikkate alınması gerekmektedir.
Dünya genelinde yer alan 17.000 meteoroloji istasyonunun bu amaçla kullanımına önem verilmesi önerilmektedir. Amatör gözlemlerin, yetiştirilmiş uzman gözlemcilerle desteklenmesi ile özellikle İstanbul gibi yüksek risk taşıyan kentlerde önceden önlem alınarak, zarar boyutunun çalışmalarına öncelik verilmelidir. Bu çalışmalar, en az süre olarak birkaç saat öncesinden de oluşabilecek depremin tahmin edilebileceğini göstermektedir. Yüzyıllardır aralıklarla da olsa büyük zararlar veren depremlerin tahmin edilmelerinden elde edilecek insanlık yararı göz ardı edilmemeli, özellikle yerleşimler kararlarında dikkatle değerlendirilmelidir. İstanbul ve çevresinde Mart 2015 te 4 gün içerisinde olan ve havayı kapatan depremler göz önüne alındığında tehlikenin boyutları da anlaşılabilmektedir (Tablo 2)
Sonuç olarak, depremin tüm meteorlojik olayların oluşumunda yeri bulunduğu ve tahminin de bu olayların izlenmesinin önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Özetle; Dünya bir insan gibidir. Katıları volkanlardan, sıcak suyu jeotermallerden atmaktadır. Faylar, jeotermal alanlarını takip etmektedir. Depremler, nefes alış verişini sağlar. Nefes alış verişi değiştiğinde genleşme ile birlikte terleme yapmaktadır. Fayların terlemesi yer üstünde buğu veya duman şeklinde görülmektedir. Fayların terlemesi sona erdiğinde ise büzülme, terleme öncesi haline geri dönmektedir. Faylar terleme yaptığında ve terleme işlemi son bulduğunda havaya basınç yapmakta ve iklim elemanlarıyla birlikte atmosferin hareketli olmasını sağlamaktadır. Genel olarak, büyük alanlardaki terleme işlemi geciktiğinde veya sık sık terlediğinde ise küresel ısınma veya soğuma olmaktadır. Diğer gezegenlerin davranışlarından etkilenmektedir. Ay ve Güneş tutulması meydana geldiği zamanlarda nefes alış verişinde değişiklikler oluşmaktadır (20 Mart 2015 Güneş ve 4 Nisan 2015 Ay tutulmaları). Yerde ve havada bulunan canlılar da bu durumlardan etkilenmektedir. Okyanuslar, denizler, göller, nehirler, termaller ve kaynak suları bu değişiklikleri fark etmektedir. Dünyamızın ve vücudumuzun %70´i olan SU dengeyi sağlamaktadır. Günlük yeteri kadar su içmeyenlerin iç organları, belli bir süre sonra iflas edebilmektedir. Deprem tahminlerinde Tablo 3´ten yararlanılmaktadır.